Kredi notu tehlikeye giriyor

15.04.2014 09:35
Kahraman piyasalarımız azimle 2014 zirvelerine doğru atağa kalktı. AMB’nın yeni bir parasal genişleme programına girişmesi olasılığı ve Yellen başkanlığında Fed’in faizler konusunda “ürkek güvercini” oynaması ile geçen hafta köşe yazımın başlığını teşkil eden carry trade yeniden cazip hale geldi. Bu rallinin Türkiye’nin hal-i-pür-melali ile hiçbir ilgisi yok, yatırımcı bize getiri objesi, bir gecelik ilişki gibi davranıyor. Carry trade hiç bir zaman kalıcı olmaz, ABD’den gelen ekonomik veriler Fed’in “yolgöstermesini” denize dökünce, para evine dönecek ve Warren Buffett’in dediği gibi “su çekilince plajda mayosuz oturanları görüceğiz”. Türkiye bu mayosuz oturanların başında, üstelik arkasını da rüzgara dönmüş durumda. Yapılacak iki yanlış bize yıllarca çabadan sonra kazandığımız “yatırım yapılır” kredi notuna malolur.

Bu değerlendirme dönemini iki uyarı ile atlattık. Daha bir sene önce bizi dünyanın en güvenilir ülkelerinden biri ilan eden Fitch ve Moody’s kendi itibarlarını düşünerek notumuzu düşürmediler. Zaten, değerlendirme döneminde carry trade de başlamıştı, Türkiye’de Euro-tahvil veya DİBS tutan herkes para kazanıyordu, zaman kazandılar. Ama nereye kadar?  Bence değerlendirme raporlarında altı çizilen riskler yılsonuna kadar varlığını sürdürürse, yeni yıla yatırım yapılır notu olmadan gireriz.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının bir numaralı kaygısı artık siyasi istikrarsızlık.   Partiler ve dini örgütler arasında yerel seçim yorgunluğu ile yatışan savaşın cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bir kez daha kızışacağını Sağır Kadı bile biliyor. AKP’nin yerel seçimlerde %45 gibi oldukça düşük sayılacak bir oy almak için toplumsal barışı feda edip, kendine oy vermeyen  herkesi düşman ilan ettiği de ayan beyan ortada.

Bir mesele daha var. Erdoğan herhalde cumhurbaşkanlığına aday olacak... Da geride kimi bırakacak?  Eğer AKP’nin yeni başkanı ve 2015 seçimleri sonrasında başbakan adayı Abdullah Gül olursa, siyasi karmaşa büyük ölçüde yatışır. Ama Erdoğan’ın en az kendisi kadar güçlü bir kişilik olan Gül’ü aday gösterip, Köşk’de fiili emekliliğe razı olmaya niyeti yok. O zaman partinin başına geçecek şahsın yönetim kabiliyeti, karizması ve partiyi birlikte tutma potansiyeli da ölçülecek. Ekonomi bilgisi zayıf, aşırı muhafazakar ya da seçmene hitap etmeyen bir şahsiyet hem kredi derecelendirme kuruluşları, hem de AKP’nin birliği ve dirliği için büyük sıkıntı yaratır.

AKP tersini iddia etse de, cumhurbaşkanlığı seçimi çantada keklik değil. %40 ihtimalle bir muhalefet adayı kazanır bu seçimi, o zaman da hemen not indirimi gelir, çünkü 2015 Haziran seçimlerine kadar her türlü politik ve ekonomik kuralı çiğneyerek AKP’nin geleceğini kurtarma savaşı başlar. Erdoğan’ın çok az bir farkla, mesela Ankara belediye başkanlığı seçimi gibi kazanması da erken bir genel seçim kampanyası başlatabilir. Merak edebilirsiniz, niye AKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetme şansı %40 diye. Çok basit. Kürt oyları şart fakat kesin değil. Kürtler oy vermeden önce Barış Süreci’nin resmiyet kazanmasını talep edecek. Ne demek bu talep?  Barış Süreci’nin TBMM çatısı altına taşınması ve PKK-Öcalan’ın müzakereci olarak tanınması. Bu tavizlerin verilmesi ise Orta Anadolu ve Karadeniz’de Erdoğan hayranlarını soğutabilir. Bu günlerde ortada CHP’nin adayının AYM başkanı Haşim Kılıç olacağı söylentileri dolaşıyor, doğru mu, bilemem, ama o tip bir adayın Erdoğan’a karşı başarılı olma şansı hiçe sayılmamalı.

Geçelim ekonomideki risklere. Şubat ödemeler dengesi verilerinde beni en çok sevindiren gelişme altın ve enerji dışı açığın daralması oldu. Bu sene toplam dış finansman yükümlülüğümüz 200 milyar dolar, yani GSYIH’ın %25’ne geriledi. Cari açığın 2014-2015 boyunca daralacağı beklentisi yatırım yapılır notunun en önemli payandalarından birini teşkil ediyor. Seçim biter bitmez TCMB üzerinde faizleri indirtme baskısı başladı. RTE, baş amigo gibi görünüyor, ama sizi temin ederim, Türkiye’de herkes faizlerin inmesini ve eski bol kredili günlere dönmeyi hayal ediyor. Bu isteğe taviz verilemez. Faizler zaten efektif fonlama yoluyla 200 baz puan indirildi. Eğer bu gevşeme devam ederse, iç talebin bahar aylarında artışa geçtiğini, yaz aylarında ise cari açığın bir kez daha genişlediğini görebiliriz. Yine Şubat ödemeler dengesi hesaplarında, banka ve finans-dışı özel sektörün net dış borçlanmayı artırdığını gördüm. TL üzerinde baskıların azalması bağlamında iyimser bir gelişme bu. Ama, 2015 yılında dış finansal koşullar sıkılaşacak. O ortama hızla artan bir dış borç yükü ve cari açıkla girmek olası bir kur krizinin de kapısını açar.

En son hata ise seçim kazanmak için bütçe harcamalarının fayrap edilmesi olur. Yukarda bahsettiğim AKP’nin kaybettiği, ya da çok az farkla kazandığı senaryolarda, genişletici bütçe duruşu 2015 ortalarına kadar sürebilir. Bütçe disiplini de kredi notunun ikinci önemli payandası. Bütçe açığının GSYIH’nın %3’ü veya üstüne çıkması kredi derecelendirme kuruluşlarını acayip ürkütür.

Diyeceksiniz ki, kredi notu düşse ne olur?  Yatırım yapılır notuna kavuşmadan önce de ibadullah sıcak para kaynıyordu burası. Derler ya, olduğunda bir para, olmadığında bin para. Kredi notu konjonktürel anlamda değerlendirilmeli. Eğer Fed Ekim’de QE’yi bitirir, küresel piyasalarda “ne zaman faiz artışı gelecek?” diye tedirgin bir bekleyiş başlarsa, kredi notu indirimi bizden 4-5 milyar dolar sıcak para kaçışına neden olabilir. Bu boyutta bir kaçışı finansal sistemin hasar görmeden karşılaması çok zor. Türkiye zor bir ikilemle karşı karşıya. Ya kredi notu, ya büyüme.  Bakalım İlahlar hangisini seçecek.

Atilla Yesilada
Twitter: @AtillaYesilada1
Yazarın diğer makaleleri için ziyaret edin:  http://www.paraanaliz.com/portal/